Muse Contemporary, Ankara’da ilki gerçekleştirilecek olan “Başkent Kültür Yolu” festivali kapsamında çağdaş tekstil sanatını merceğine alan uluslararası ölçekte büyük bir projeyi hayata geçiriyor. Sekiz farklı ülke ve kültürden gelen kadın sanatçıyı aynı çatı altında buluşturan “Geleneği/Geleceği Dokumak” sergisi cinsiyetlendirilmiş geçmişinden ötürü ciddiye alınmamış bir sanat formuna yeni bir perspektif getiriyor. Sergi 29 Mayıs – 12 Haziran tarihleri arasında Cermodern’de ücretsiz olarak ziyaret edilebilecektir.
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı insiyatifiyle düzenlenen Başkent Kültür Yolu kapsamında gerçekleştirilen proje, farklı ülke ve kültürlerden kadın sanatçılar Büyükelçiliklerinin himayelerinde ve kültür ataşelerinin işbirlikleriyle Muse Contemporary tarafından Türkiye’ye davet edilmiştir. Küratör Ayşe Pınar Akalın tarafından yapılan seçkide Finlandiya, Fransa, Güney Afrika, Hollanda, İspanya, İsveç, İtalya ve Türkiye’den tekstil sanatının çağdaş ve öncü yorumcuları yer almaktadır.
Tekstil sanatının geçmişinden günümüze
Yakın geçmişe kadar tekstil geçerli bir sanat ortamı olarak geniş kitleler tarafından kabul görmemiştir. Kısmen formun işlevselliğinden kaynaklanan bu durum onun sanatsal bir çabadan ziyade bir zanaat olarak kabul edilmesine yol açmaktadır. Ancak tekstilin sanat dünyasında ciddiye alınmasını engelleyen en büyük sebep cinsiyete dayalı bir şekilde üstlenilmesidir. Çeşitli kültürlerde tarih boyunca dokuma, örgü, dikiş ve nakış gibi tekstil sanatları “kadın işleri” olarak görülmüş ve dolayısıyla büyük ölçüde kenara itilmiştir. Öte yandan tekstil sanatının mağara resimlerine eşlik eden en eski anlam aktarıcılarından biri olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.
Bugün tekstil sanatçıları sanat formunu çevreleyen ön yargıları ve bu form ile ilişkin peşin hükümleri yok ederek, güçlü ifadelerle medyumu yeniden kullanarak ona sahip çıkıyorlar. Muse Contemporary bu bağlamda kadını güçlendiren bir sanat dalını öne çıkartarak gündeme getirmeyi hedefliyor.
Farklı kültür ve ülkelerden gelen sanatçıların çağdaş yorumları ile sergi güçlü ifadeler iletiyor
Türkiye’nin yanı sıra açılışında yedi ülkenin sanatçıların da bulunacağı sergide, her sanatçıdan en az üç eser sergilenecektir. Sergideki sanatçılar el emeğiyle ortaya çıkarttıkları eserlerini kadınlık ve gelenek temaları üzerine güçlü ifadeler iletmek için bir araç olarak kullanıyor.
Jenny Ymker (Hollanda), goblene ördüğü fotoğraflarda, gerçeklik içinde kendi hayal dünyasını yaratıyor. Kimathi Mafafo (Güney Afrika), büyükannesinin dokuma ve nakış konusundaki öğretilerini anımsayarak, mirasını sürdürüyor. Lithian Ricci (İtalya) Türk kadın zanaatkarları ile dokuttuğu kilimlerde kadın işbirliğini teşvik ediyor. Lotta-Pia Kallio (Finlandiya) çalışma sürecini kullanılan ve kırılanın şekil değiştirdiği ve başka biçimlere doğduğu bir ritüel olarak görüyor. Maria Munoz (İspanya) geri dönüştürülmüş ipek ipliklerden oluşan nakış parçalarıyla pandemi sonrası mahrum kaldığımız yaşam zevkine atıfta bulunuyor. Petra Hultman (İsveç) büyük ölçekli dantel enstalasyonlarıyla sayısız saatler boyunca örülen kilometrelerce ipliği biraraya getiriyor. Stephanie Laleuw (Fransa) coşkulu renkler kullandığı nakış, tığ işi ve süslemelerinde, toplama öğelerin yanısıra, kendi imal ettiği parçalara hayat verirken;
Suzan Batu (Türkiye), Sümerbank kumaşlarından yapılmış Tanrıçalarıyla erkek egemen dünyasındaki kadının yerine dikkat çekiyor.
Gelenekten Geleceğe
Bu sanatçılar geçmiş ile gelecek arasında bir köprü görevi üstleniyorlar. Gelenekleri ve gelenekseli sürdürülebilirlik ve geri dönüşüm gibi güncel temalar merceğinde yeniden yorumlayarak, emeğin önemini vurguluyorlar. Yitirilmiş değerlerin çağdaş arşivlerini oluşturarak, onların bir sonraki nesillere aktarılmasını sağlıyorlar.