Gerçekten günlerdir kafamı kurcalayan şey bu. Teknolojinin bizi ileri götürmesi gerekmez mi?
Ne oldu sahi hani uçan arabalar, ev temizleyen robotlar? Daha sessiz çalışan elektrik süpürgesi bile yeterince sessiz değil. Bulaşık makinesi arada sırada da olsa tabakları pis çıkarıyor ve ben hala tencerelerimi musluk altında yıkamak zorundayım.
Herkesin ortak kaygısına tercüman olamadıysam kesinlikle fakirim, net söylüyorum. Şu yukarıda bahsi geçen mevzulardan yatak döşek gem keder yüklenen bir tek ben miyim?
Neyse efenim konumuz aslıda bunlar değil. Geçen şahane evimin şahane terasında birkaç arkadaşım geldi. Hepsi spor eğitmeni yediklerine içtiklerine dikkat eden, ızgara tavuğunun yağını peçete ile silen sıyırmış tipler. Neyse ki çok ortak noktamız var olduğundan şahane vakit geçirebiliyoruz.
Peki nedir o ortak noktalar dediğiniz duyar gibiyim. (en azından öyle hissetmek istiyorum ne olur yani? ) ortak noktamız yaşlılığımız yani yaşlanmaya başladığımız gerçeğini günden güne keşfediyor oluşumuz.
Efenim spor hastası bu arkadaşlarım için (asla kendim için değil lütfen) iki şişe rose şarabı iyice soğuttuktan sonra hepsini kendim içtim. Bu evdeki pikaptan Sezen Aksu’nun ‘’ sen ağlama’’ sı çalıyor. Ohhh eski sevgililer, çekip giden pislikler, aramayan adiler ve daha nice şerefsizler için güzellemeler yapıyor; arada hicvettiğimiz ruhlarına analı-babalı sövüyoruz.
Çaylarının içine attıkları bir dilim limonun, mohito etkisi yapmadığı konusunda hemfikirsek tek sarhoşun ben olduğum konusunda da hemfikiriz. Sezen Aksu’yu Nilüfer, Nilüfer’i Ayten Alpman takip ederken ben bunlardan sıkılıp salonda sızmışım. Sabah Ceku’nun kapıcıya havlamasıyla uyandım. Adamcağız merdivenleri siliyor halbu ki. (bir temizlik robotu olaydı yorulmayacaktı o da)
Kağıt filtre için çektirdiğim kahvemi demledikten sonra terasta Nişantaşı’nı izledim. (ne havalıyım be) Televizyondan ajanlara baktım (hala televizyon), duşa girdim suyu açtım (sesle kontrol edilen duş nerde), ütülediğim çamaşırlarımı giydim ( bak hala ütü diyorum, bir tuşa basılıp giyilcek hale getiren bir teknoloji yok hala) ve sonunda metroya binip işe geldim. (yerin altından gidiyor hala)
Görüldüğü üzere aslında teknoloji ileri gitmiş ama ben fakir olduğum için hala aynı yerde takılı kalmışım. Aynı müzikleri dinlediğim için yeni çıkan hiç kimseyi tanımaz olmuşum. Sex and the City’i karakterlinden sonra en sevdiğim karakterler Aşk-ı Memnu’da olduğundan küserler diye yeni dizi izlememişim. Sonra kalkıp kafa tutuyorum bilim insanlarına!
Günün sonunda var gücüyle bilim-ilim üreten insanlık yararı için debelenen tüm insanları saygıyla anıp, Alaçatı’dan aldığım erişteyi yiyerek bu yazımı sonlandrıyorum.
Teknoloji ne kadar ileri giderse gitsin, kendi ilkelliğimle son derece şahane hissediyorum.