SOSYAL MEDYADA SAHTE PROFİLLER KAPATILSIN İSTİYORUM!

Evet, şu sıralar ciddi anlamda buna kitlenmiş bulunmaktayım. Instagram’da gezerken nasıl geriliyorum, nasıl şişiyorum belli değil. Sanki şehirde benim dışımdaki herkes cool, herkes inanılmaz fashionable, trendsetter; ben ise beyaz ekmek ve ezine peyniri ile sabah kuşağı izleyen biriyim.

social-media

Mahalle baskısı diye bir şey vardı eskiden, şimdi sosyal medya baskısı var. Mesela kimseyi makarna yerken göremiyorsun ya da hamburger! Sosyal medya ne zamandır hayalimizdeki insan olma yeri haline geldi anlamadım, yüksek ihtimalle ben o ara Aşk-ı Memnu tekrarı izliyodum.

Yemek yemek dışında mesela kimse, en rahat jean üstüne en sıcak tutan sweatshirt’ü de giymiyor. Monaco’da ekmek almaya payetli montla gidiliyor da ben mi atladım?

Takıldıklarım sonsuz aslında. Kusursuz çiftler var mesela mutlular mı asla bilmiyoruz ve fakat hep örnekler. Birlikte koşmaya gidiyorlar, ordan yağsız omlet yiyorlar, tontiş kaçamaklar yapıyorlar, aynı yerde birbirlerini fotoğraflayıp aynı anda aynı captionlarla paylaşıyorlar aman tanrım nasıl olağandışılık bu! Bu meyanda ben sevgilimle iğrenç eşofmanımla evimde demli çay içiyorum, hangimiz gerçek?

Eskiden Çocuklar Duymasın diye bir dizi vardı, Haluk karakterinden nefret edip Meltem karakterini çok severdim. Yanılmışım, şimdi ki aklımla bakıyorum da Meltem çok sahteymiş,  ‘’kusursuz mükemmel’’ taklidi yapan biriymiş.

Kusursuz ve mükemmel olmak için neden bu denli çaba harcanıyor anlamış değilim. İnsanız hepimiz ve defolarmız mevcut. Ünlülerin kaka yapmadığını düşünerek büyüdüm ben. Seda Sayan’ın da çişini yaptığını öğrenince çok fena bozulmuştum. Defolarımızı sevip onlarla barışmak yerinde neden en iyi şop programı ile hayatlarımızı filtrelendiriyoruz sorarım size?

Yurtdışında yapılan bir araştırmaya gore son yıllarda sosyal medya sebebi ile depresyona girenlerin sayısında ciddi bir artış gözlemlenmiş. Insanlar takip ettikleri ve de öykündükleri kişlerin hayatlarını izlerken, ister istemez bir kıyas mekanizması devreye giriyor. Kendi yaşadığı hayat standartlarından mutsuz olan insan, kendini bu durumu değiştiremeyecğine ikna edip, depresyon kuyusuna atlıyor. Böylece kusursuz ve hatasız hayatları izleyip kendi hata ve kusurularına düşman oluyor.

Aslında hayat dediğin şey provası olmayan bir oyun değil midir ve böylece hata yapmak olası değil midir? Buradan ‘’Miss&Mr. Mükemel’lere sesleniyorum; Lütfen salın kendinizi, rahatlayın kusursuz görünmek adına antipatik görünüyorsunuz! Şahane bir hamurumuz var millet olarak ve o hamurda cool olmak diye bir şey yok. Akdenizli bir toplumun cool olması mümkün değil zaten. Kapı ziline oynayan, hamur işi için adam öldüren bir iklim insanıyız biz. Cool olmak daha soğuk ve donuk toplumları için uydurulmuş bir sıfat, onlarda soğuktan öyle olmuş isteyerek değil.

Toparlayacak olursam, hayat kısa kendinizi de bizi de yormayın lütfen bakın lütfen diyorum! Hayatın gerçekleri ile henüz tanışmadıysan  aç Yıldız Tilbe’yi o söylesin sen de dinle…