Tabii ki herkes yoruldu, bunaldı ve sıkıldı. İnsanlar hayatlarına yenilik, alışkanlıklarına delilik, monotonluklarına ise farklılık istiyor!
Eğer ön yargılarınıza yenilip, giriş cümlesinden dolayı okumaktan vazgeçtiyseniz çok şey kaybettiniz. Okuyan herkesi kendi niyeti ile baş başa bırakıp, yorulmuş ve bitkin şehir insanının derdine derman olmak istiyorum.
Şehirde insan tanımak çok zor. Çünkü hep farklı mekanlarda, farklı kombinlerle ancak aynı insanlar aynı şekilde ‘’takılıyorlar’’.
Geçtiğimiz günlerde W Otel’de Levi’s Partisi vardı oraya gittim; dans ettim, sosyalleştim, eğlendim ve az önce sıraladığım aktiviteyi yaptığım insanlarla başka bir markanın Soho House’daki partisiyle geceye devam ettim. Üzerlerinde eğlenme baskısı olan bu insanlarla eğlenmeye çalıştım.
Eğlenmekten yorulup nefes almak için terasa çıktıktan sonra ani bir kararla hamburger yemek için mekanı terk ettim. Patatesimi, acı sos ve sarmısaklı mayonez ile kişiliksizleştirip, hamburgerimi iki ısırıkta bitirdikten sonra suni mutluluk değil geçek mutluluk yaşıyordum. Aslında mutluluk, insanın en keyif aldığı şeyleri hiç bir baskıya maruz kalmadan yapabilme özgürlüğüdür.
Tabii ki herkes mutluluğu başka şeylerde bulabilir ve elbette mutluluk tanımları izafidir. En yakın arkadaşlarımdan birine göre mutlu olmanın formülü bir ilişki, diğerine göre iflah olmaz bir seks hayatı, bir diğerine göre ise para…
Tahmin edeceğiniz gibi hayalindeki mutluluğa ulaşması en zor olan, ilişki arayan arkadaşım. Zira şehirde herkes ilişkiyi tersten yaşamak istiyor. Bu şehirde herkes haklıdır, herkesin yarası vardır ve herkes son derece acılarla sınanmıştır. Bu sebepten kimse kimseye güvenmez ve arkasını kollayarak yaşamaktan ötürü, paranoya ve hafif şizofreni en yaygın hastalıktır.
Bizim zamanımızda, (ki o kadar geçmiş bir zamandan bahsetmiyorum) önce tanışılırdı azizim. Sohbet ederdik, kahve içerdik, yemek yerdik ve sonra sevişirdik. Tamam hepsinin aynı günde olduğu durumlarda yaşamadık değil ve fakat hafif bir özen hiç fena değildi. Seviştikten sonra; balkonda kahve içiyorsak, bu bir kez daha görüşeceğiz, seks ardından telefona bakmak bir daha selamlaşmayacağız demekti.
Ekonomik krizden sonra kahve, yemek ve içki harcamalarında tasarrufa giden şehir insanı, tanışma kısmındaki girizgahı bir çırpıda çöpe attı. Artık herkes önce seks yapmak, yataktaki performansına göre ilişkiyi şekillendirmek istiyor. Çünkü herkes çok yoğun ve kimsenin zamanı yok. Yataktaki ten uyumu çok iyiyse bir sonraki randevu şık bir yemek oluyor, ne ağlattı ne de güldürdü cinsinden ise kahve içip ‘’ ben bunu tekrar arzuluyor muyum acaba ‘’ testini devreye sokuyor şehir insanı. Testin sonunda arzuluyorum çıkarsa ve yine mutsuz bir seks yaşanırsa, sadece partilerde selam verilen bir ‘’kişiye’’ dönüşüyor, sevgili adayı.
Bir çok insan yeni birini tanımaktan, hatta flörtleşmekten dahi korkuyor ve buna üşeniyor. Yeni bir insan en başta yeni bir isim demek! Önce ismini öğreneceksin, sonra yaşını, burcunu, ne iş yaptığını, neler sevdiğini, neler sevmediğini ooo!
Krizi fırsata çeviren tüccar gibi, yozlaşan duygular alemini de kendimize yontmayı başardık. Herkes düzenli bir ilişki, deliler gibi seveceği bir sevgili arıyor ve bunu mümkünse çok çabuk olsun istiyor. Halbuki sevgili dediğin şey hamburger değil ki; ya da bir Starbucks kahvesi!
Kendimize dokusuz, yapay ve kolay bir dünya inşa ettik. Mutlu olmanın formülünü arayıp yaşadığı anı ıskalayan, düzenli ilişki arayıp elini next tuşundan çekmeyen, sevilmek isteyip sevemeyen, aşık olmak isteyip aşık olununca kaçan bir insan türü yaşıyor şu an.
İşimiz çok zor biliyorum, küresel ısınmanın insanların da iklimini bozacağını hiç hesap etmemiştik. Şu an acil önlemler alsak da ruhumuzdaki delikleri tamir edebilir miyiz?