Beni en çok Dresden büyüledi.Çok farklı bir atmosferi vardı.Tüm mimarı adete porselenlere yansımış…
Elbe Nehri kıyılarına kurulu Dresden, Almanya’nın Saksonya Eyaleti’nin başkenti ve barok mimarinin birbirinden güzel yapıtlarına ev sahibi yapan şehridir. Her yeri tarih kokan ve adeta bir açık hava müzesi olan kentidir.
Savaştan çok hasar almasına rağmen yaralarını sarıp, Doğu Almanya’nın güçlü şehirlerinden biri haline dönüşen Dresden, şimdilerde en çok ziyaret edilen şehirlerden birisi… Bunun sebebi hem Berlin’e çok yakın olmasıdır.
800 senelik geçmişiyle tarihi eser açısından oldukça zengin. Kral August döneminden kalma Zwinger Müzesi, Kadın Kilisesi (Frauenkirche), Porselen Müzesi (Meißner Porzellan) ve büyüleyici bir yapıya sahip olan Pillnitz sarayı şehrin en ünlü simgeleridir.
Dresden’in en önemli yapıtı Zwinger’e Kale Avlusu görkemli bir giriş olan Kronentor’dan sağlanıyor. Augustus bu bölgeyi yaratmak için sanatçılardan küçük bir ordu kurmuştur. Sanatçılar mimar Matthaus Daniel Pöppelmann ile çalışmış ve 1707’de başlanan çalışma 1728’de bitmiş. Harika bir avlu içerisinde bahçeler, havuzlar, çeşmeler ve birbirine bağlı 5 köşk bulunmaktadır.
Yerle bir olmuş Frauenkirche kilisesinin, tonlarca para harcanarak yeniden aslına uygun olarak yapılması tarihe ve mirasa verilen önemi gösteriyor. Alman barok sanatının bu gözde şehrinin, savaşta zarar gören birçok tarihi binası, geçmişteki orijinal haline göre yeniden onarılmış ve hatta yeniden yapılmıştır. Barışın simgesi Kadınlar Kilisesi (Frauenkirche) ilk olarak 1743’te tamamlanmıştır.
1945’te acımasız Dresden’in bombalanmasından iki gün sonra, kilisenin dış kabuğu tamamen yanmış ve sonraki 50 yıl sonrasında kilise tamamen moloz halde kalmış. 1990’ların başlarında yurttaşların adım atmasıyla, İkinci Dünya Savaşı’nda yıkılmasından 60 yıl sonra yeniden yapılarak 2005’te yeniden açılmış. Katedral, haftanın 7 günü 10.00-12.00, 13.00-18.00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor. Frauenkirche Katedrali girişi ücretsiz, ancak küçük miktarda bağış yapılması bekleniyor.