Herkesin canı arada diyetini bozmak , sağlıksız atıştırmalıklarla kendine şahane bir ziyafet çekmek ve ardından gidip kusmak ister.
Hep öyle olmaz mı? Koca kış spor salonlarından çıkmaz insan, gerek toplum baskısı (ki artık spor yapmayan insanların bazı sosyal ortamlara girmesi gayri resmi yasak), gerek ise sevgiliye güzel görünme kaygısı, spor cihazlarını en yakın arkadaşınız yapıyor.
Spor endüstrisi son zamanların en çok büyüyen ticaret kollarından biri. Eskiden ev alırken, bakkal-kasap-manav var mı diye bakılırdı şimdi ise spor salonuna-yürüyüş parkuruna yakın mı diye bakılıyor. Tabii ki spor yapmayın, evinizde popo büyütün filan demeyeceğim! Herkes spor yapmalı, sağlıklı beslenmeli, daha sağlıklı eklemler ve daha esnek kaslarla yaş aşma seremonisine nanik yapmalı.
Benim gıcık olduklarım bu işi abartanlar hatta abartıyı abartıp diğerlerini ötekileştirenler. Ben senin her sabah yumurta beyazı, her öğlen haşlanmış pirinç ve haşlanmış tavuk göğsü, her akşam ızgara tavuk göğsü ve yağsız salata yiyip beachlerde six pack şovu yapmana takılmıyorum mesela. Peki sen benim haftada iki alkol, haftada bir mayonezli hamburger, bazı akşamlar bol soslu makarnadan mütevellit sixpack’siz ama düz karnımı neden yargılıyorsun? Neden kilo almışsın, git kardio yap diyosun? Bu benim yaşam tarzım üstadım seviyorum ben böyle hayatı?
Bu insanların canı hiç mi kaçamak yapmak istemez yahu?
Kaçamak demişken geçtiğimiz günlerde mahallenin vazgeçilmezi kafemizde; sade kahve ve sade sodamızı içerken (fark ettiniz mi sıcak çikolata değil) yakın bir ahbabımla iki beşlik bozuyoruz, sağa sola bakıyoruz malum Nişantaşı işlek bir semt. Derken döküldü bizimki; şimdi biz ona B. diyeceğiz.
B.’nin bir kaç yıllık sevgilisi ve de çok ilginç ama çok mutlu bir ilişkisi var. Sevgilisi pilot yani alt metni parası var. Sürekli geziyorlar, eğleniyorlar filan. Bizim B.’ye rahat batıyor, İstanbul gibi bir yerde sevgilin var seni seviyor baksana gözlerinin içine misler gibi asla! B. gym’de cardio cihazında yanında koşan solaryum harikası A.’ya aşık oluyor. Hem de ne aşk! Gizli saklı buluşmalar (böylesi daha keyifli ya Adem’den gelen yasak genimiz baki), tutkulu sevişmeler, gizli gizli yazışmalar derken sadakat diyeti çoktan bozulmuş oluyor. B. kararlı bırakacak cağnım pilotu, alıp karşısına konuşacak ‘’ olmuyor, sürekli sağlıklı beslenmekten bıktım, canım fast-food çekiyor, gidip mayonezi ağzıma sıkmak, şarap şişelerinden kule yapmak istiyorum’’ diyecek . Ve fakat A kayıp, yok gitmiş, yer yarılmış ve içine girmiş asla konuşmuyor, kaçıyor, piskolojim iyi değil ben seni ararım deyip semada kayan bir yıldız gibi solaryum makinasına ve kardiyo cihazlarına geri dönüyor.
Hepiniz bu hikayeleri biliyorsunuz zaten çok da farklı bir şey söylemedim. Asıl vurgulamak istediğim şey; her şeyin fazlası zarar. Annem hep fazla kayısı yeme derdi bu müthiş bilgiyi de kolunuza dövme yaptırın.
Hayat dediğin şey arada diyet, arada şarap; arada kardiyo arada sırt üstü güzel. Söz konusu İstanbul ise insanların bir ayak üstünde kırk yalan söylediğini de asla atlamayalım. Ya aşkı ya da parayı bulmaya geliyor insanlar bu şehre ve çoğu da elinde kocaman bir hiç balonuyla uçarak kayboluyor semada…