Bottega Veneta‘nın yolculuğu, kreatif direktör Matthieu Blazy ile devam ediyor ve yaz koleksiyonu, bu sezon hem gerçek hem de metaforik açıdan seyahat ediyor. Dünyanın dört bir yanından doğal ve yapay bir dizi etkiyi bünyesinde barındıran, küresel çapta bir zanaat yolculuğu göze çarpıyor.
Modeller, defilede yaratılan dünyada, önlerine serilen kıtalar ve okyanuslar boyunca yürüyor. Koleksiyonda; hazdan kedere uzanan bir yelpazede, yer değiştirme, seyahat ve hayal gücü aracılığıyla bir ilham arayışı söz konusu. Karakterler bir kez daha devinim, dönüşüm ve değişim halinde; sıradanlıktan olağanüstülüğe, yapay olanla sınırlı kalmadan, giysileriyle doğayı kuşatmaya başlıyorlar.
İlk siluetlerden itibaren, adeta başka bir zamandan gelen örgü mayoların sadeliği, bir kez daha “değişim” kavramını ortaya çıkarıyor. Büyük boy, sepet dokuması intrecciato çantalarında ve geniş duffle’larda taşıdıkları önceki sezonların giysilerinden kurtuluyorlar ve iş kıyafeti görünümü tamamen yıkıcı bir şeye dönüşüyor. Şehir treninde hayal kuran yolcudan, kıyıda yaşam sürenlere; güçlü, yapılandırılmış omuzlar ve özel dikim takımlar yerlerini ev yapımı, doğal ve ilkel dokunuşlara bırakıyor. “Ulusal kıyafet” anlayışının yerini, dünyanın her yerinden arketiplerin harmanlandığı, ruh hali ve anlam bakımından göçebe, üzerlerinde zaman zaman hayali yerlerin bayraklarını taşıyan “uluslararası kıyafetler” alıyor.
Seyahat duygusunun zirvesi, aksesuarlarda kendini gösteriyor: Foulard çantalara dönüşen dünya çapındaki gazeteler, tropikal yaprak, havuz mavisi, rafya ve ip ayakkabılar ve çantalar, tek kullanımlık olmaktan uzak, üstün işçiliğe sahip derilerden üretiliyor. Seramik kulplu ve büyük boy intrecciato Sardine çantalar ise neredeyse yeni bir boyut kazanıyor.
Sınır tanımadan giyinmenin basit mucizesi, koleksiyonda kaktüs ve deniz kabuğu desenli elbiselerle, çiçeklerle, havai fişeklerle ve kaya oluşumlarıyla hayata geçiriliyor.