Çalıştığım semtte erkeklerin botox kuyruğuna girmesinden dolayı da olabilir ve fakat günümüz insanı üstünde korkunç bir ‘’yaşlanamamak ve kendini salamamak’’ baskısı var. 3 gün üst üste beyaz ekmek yemek ve de gece kremi sürmeden yatmak şehirdeki en ayıp uygulama.
Bu çağda insan bioritmi diye bir şey de yok! İnsanlık; gerçek genç, olgun genç ve yaşlı genç olarak 3’e ayrılıyor. Zira kimse birbirinin yaşına tahmin dahi edemiyor. Psikolojik olarak torun sevme yaşına gelmiş kadınlar 34 beden skinny jean içine girmek ve plajda six pack ile yatmak için var gücü ile savaşıyor. Kızıyla karşılıklı rakı içip, ‘’ne olacak bu ülkenin hali’’ demesi gereken Ali Amca, solaryum ve gym arasında mekik dokuyor. Annemin ve babamın benim yaşlarımdaki resimlerinde efendim, döpiyes, inci kolye ve şık bir takım elbise, benim ise burnumda hızma! Bir önceki neslin kadınları Sex And The City yıldızlarının yaşlarına geldiğinde, köşelerine oturup, oğullarına kız bakarlardı.
Peki ya biz niye ağız tadıyla yaşlanamıyoruz, ya bizim suçumuz nedir? Üstümüzdeki bu gençlik ve güzellik baskısı ne zaman bitecek, dünyayı kozmetik firmaları mı yönetiyor, biri çıksın ve açıklasın artık.
Zira kimse yüksek sesle dile getirmese de, yulaf ve salata yemekten insanların canı çıktı. Slimfit kıyafetleri en iyi ben taşıyacağım diye insanlar harap oldu. En yeni çıkan estetik müdahaleyi ilk ben yaptırıp, bir beş yaş daha geri atacağım diye ‘’göbek deliği yanağına gamze olmuş’’ insanlar tanıyorum.
İnsanlık var olduğundan beri statü, para ve seks için savaşıyor. İlk çağdan günümüz dünyasına kadar durum böyleydi. Yaşadığımız bu dönemde yarış öyle kızıştı ve insanlar öyle farksızlaştı ki işler biraz değişti. Ağız tadıyla yemek yemeyi, yaş almayı, bioritim tutmayı atlayanlar olarak gelecek kuşaklara tek bir atasözü bırakacağız: ‘’Ağız tadıyla sevişemedik!’’.