Modayı kendini göstermenin ve kadınlığın tüm yönlerini ifade etmenin her zamankinden daha önemli bir aracı olarak kutlayan Maria Grazia Chiuri, zıtlıkları bir araya getirmeye cesaret eden, incelik ve sadeliği çoğul bir tekillikte birleştiren güçlü ve büyüleyici bir gardırop tasarladı. Kreatif Direktör’ün imzasını taşıyan siluetler, ünlü Amerikalı fotoğrafçı Tina Barney tarafından çekilen koreografik tablolar aracılığıyla ortaya çıkıyor.
Geçmiş ve bugünün kesiştiği noktada, samimiyet ve karşı konulmaz yıkıcılık arasında, modeller gizemle örtülü zamansız bir ortamda farklı mekanların – pek çok “kendine ait oda”nın – kalbinde poz veriyor. Gölgeden ışığa, tüm görünümler bu özgürleşmeyi anlatıyor: Mösyö Dior’un deyimiyle “hayaller için tek araç” olan kumaş, hayal gücü ve yeniden icat(lar)ı birleştirerek sihirle ışıldıyor. Ceketler ve etekler incelikle yıpranırken, sabit olmayan mimari kesimler hareket halindeki vücudu şiirsel bir şekilde çiziyor ve şekillendiriyor. Christian Dior‘un 1948 Sonbahar-Kış Haute Couture koleksiyonu için tasarladığı, omuz kıvrımlarını ortaya çıkaran “Abandon” elbise, asimetrik yakalı gömleklerle metamorfoza uğruyor.
Bu asi zarafete eşlik eden Dior Toujours çanta, ikonik “macrocannage” motifine sahip yeni, buruşuk deri bir versiyonla yeniden yorumlanıyor. Diorebel bağcıklı botlar, virtüöz hassasiyetiyle işlenen nakışlı kıyafetlerle birlikte giyiliyor. Adiorable ayakkabılar ise, beyaz reçine boncuklar ve ayak bileği ile alt bacağı dize kadar saran kayışlarla süsleniyor.
Bu büyüleyici içsel serüven, asla tek bir anlatıyla sınırlandırılamayacak çoğulcu güzelliğe ve kadınsı zarafete bir övgü niteliğini taşıyor.