Louis Vuitton, İkonik Objets Nomades Koleksiyonunu Genişletiyor Ve İlk Ev Koleksiyonları’nı Tanıtıyor

Milano Tasarım Haftası kapsamında Louis Vuitton, yeni Louis Vuitton Ev Koleksiyonları’nı, ilk kez Palazzo Serbelloni’nin görkemli atmosferinde tanıtıyor. Tarihle bir araya getirilen neoklasik bir dekor olan Milano’daki bu saray, Tasarım Haftası süresince tasarım, yüksek zanaatkarlık ve yenilikçiliğin, tarihi mimariyle ve çağdaş bir ruhla buluştuğu yeni bir yaşam sanatı sahnesine dönüşüyor. Bu etkinlik, Louis Vuitton’un tasarım dünyasındaki artan varlığını, yeni Ev Koleksiyonları’nın yanı sıra orijinal sandıklar ve artık ikonikleşmiş Objets Nomades ile sergiliyor.

2012 yılından bu yana Objets Nomades, Louis Vuitton’un tasarım alanındaki yaratıcı cesaretini simgeliyor. Bu özel üretim parçalar, Hindistan Mahdavi, Patricia Urquiola ve Estúdio Campana gibi çağdaş tasarım yetenekleri ile tanınmış zanaatkarların bir araya gelişini kutluyor. 2025 yılında Louis Vuitton, tasarım ve ev dekorasyonu dünyasını keşfetmeye devam ediyor ve Ev Koleksiyonları’nı piyasaya sürerek yeni bir sayfa açıyor. İlk kez, tümüyle yaşam sanatına adanmış bir evren sunuluyor. Objets Nomades’ın yanı sıra Louis Vuitton Ev Koleksiyonları, eşi benzeri görülmemiş bir ölçekte mobilya ve aydınlatma koleksiyonunu; dekoratif objeler, ev tekstilleri, sofra takımları ve benzersiz oyunlarla bir araya getiriyor. Bu özel koleksiyonların lansmanını kutlamak amacıyla, Louis Vuitton iki tasarımcıya dikkat çekiyor: grafik evreni tekstil ve sofra takımlarına ilham veren fütürist sanatçı Fortunato Depero ve ilk tekstil koleksiyonuyla Charlotte Perriand.

Yeni bir yaşam sanatının temel taşı olan Louis Vuitton Signature koleksiyonu, Patrick Jouin ve Cristián Mohaded imzalı parçalar aracılığıyla ikonik Louis Vuitton kodlarını yeniden yorumluyor. Bu koleksiyon deri, değerli ağaçlar, kakma işleri ve Louis Vuitton’un deri işçiliğinden alınan diğer detayları içeriyor. Her bir parça, güzelliği ve işlevselliği çağdaş ve bir estetikle birleştiriyor.

Bu evrenlerin ötesinde ise Patricia Urquiola, Jaime Hayón, Atelier Biagetti ve hatta Studio Louis Vuitton imzalı ev dekorasyon ürünleri yer alıyor; Pharrell Williams’ın dünyasından ilham alan bir tilt (pinball) makinesi ve Campana kardeşlerin sürrealist masa futbolu oyunuyla birlikte benzersiz oyunlar; ayrıca kapsamlı bir tekstil ve halı koleksiyonu. Son olarak, sofra takımları çok çeşitli biçimlere ve esin kaynaklarına bir övgü niteliği taşıyor. Japon tasarımcı Nendo’nun siyah tonlarından, Monogram motifleriyle zenginleştirilmiş parıltılı Limoges porselenlerine ve Laboratorio Paravicini ile birlikte yaratılan canlı, egzotik Jungle koleksiyonuna kadar her bir parça Louis Vuitton Sofra Takımları’nda yer alıyor.

1854’ten beri sandık üretme geleneğine sadık kalan Louis Vuitton, yeni Malle Vaisselier ile birlikte yeni Sofra Takımları koleksiyonunu sunarak 160 yılı aşkın yüksek zanaatkarlığını kutluyor. Palazzo Serbelloni boyunca sergilenen ikonik sandıklar, yeni Maison koleksiyonlarıyla yankılanarak markanın kökenlerine atıfta bulunuyor.

Palazzo Serbelloni’nin kalbinde kapsamlı bir sergi

Louis Vuitton, gündelik yaşama dair bu bütüncül vizyonunu, Palazzo Serbelloni’nin görkemli odalarına yayılan etkileyici bir sergi aracılığıyla ortaya koyuyor.Ziyaretçiler içeri adım attıkları anda, birbirini tamamlayan, çok katmanlı dünyalar arasında duyusal bir yolculuğa davet ediliyor.

Birinci katta, keşif dolu bir yolculuk başlıyor. Patrick Jouin ve Cristián Mohaded imzalı parçalar, ikonik Objets Nomades ve yeni ev tekstilleriyle birlikte sergileniyor. Petit Foyer’de Estúdio Campana’nın langırt masası, adeta neşeli bir tasarım manifestosu gibi dikkatleri üzerine çekiyor. Giangaleazzo odasında ise Cristián Mohaded’in mobilyalarının yanı sıra Patrick Jouin’in Regatta büfesi yer alıyor. Cristián Mohaded’in etkileyici Atlas oniks masası, bol yeşillikli bitki desenleri ve vahşi hayvan motifleriyle süslenmiş Jungle koleksiyonuna ait yeni parçalarla dekore ediliyor.

Gabrio odasında ise sıra akşam yemeğie geliyor. Bu kez ahşap versiyonuyla sunulan Atlas masası etrafında, Sicilya yaşamının tatlılığını anımsatan Dolce Vita tabaklarının da yer aldığı yeni sofra takımı ürünleri tanıtılıyor. Bu yeni koleksiyonun merkezinde yer alan Malle Vaisselier, rafine porselenler ve zarif camlardan oluşan bir servisi gözler önüne seren, çağdaş bir merak kabinesi gibi açılıyor. Bu sayede, markanın sandık ustalığı mirası, yeniden şekillendirilmiş gündelik yaşam diliyle aktarılıyor.

Jaime Hayón’un Botanik koleksiyonuna ait renkli objeler, Atelier Biagetti imzalı Valse lambasıyla birlikte sunuluyor. Hemen birkaç adım ötede ise, Erkek Koleksiyonları Kreatif Direktörü Pharrell Williams’ın son defilesinden ilhamla tasarlanmış bir tilt makinesi yer alıyor.

Renklerle dolu bir oda, Fortunato Depero’ya bir saygı duruşu niteliği taşıyor. Kaideler üzerine yerleştirilmiş ya da duvarlara asılmış tekstil ürünleri ve tabaklar, başlı başına birer sanat eserine dönüşüyor. Beauharnais odasında, Patrick Jouin’in Lagoon koltuğu, Patricia Urquiola’nın Pecora

berjerleri, Inti vazoları ve Vertigo sehpası canlı bir yaşam alanı yaratıyor ve bu alan zarif bir oyun masasıyla tamamlanıyor. Patricia Urquiola’nın Diago vazoları ve Petalo sepetleri, iç mekan tasarımına organik ve şiirsel bir dokunuş katıyor.

Parini odasında ise tekstiller hak ettikleri yeri buluyor. Charlotte Perriand, Cristián Mohaded, Zanellato/Bortotto ve Fortunato Depero imzalı parçalar; malzemeler ve renkler arasında kurulan bir diyalogla karşılık buluyor. Yanlarında yer alan Malle Vin, aynı yaşam sanatı ve rafinelik arayışını sürdürüyor. Hemen yanındaki boudoir alanlarında ise olağanüstü tasarımlar yer alıyor: modüler Oyun masası ve Estúdio Campana’nın tasarımı olan, adeta düşsel bir sanat eseri niteliğindeki Kaleidoscope dolap. Geleneksel sandık kodlarını benimseyen bu hibrit tasarımlar, bagaj ile mobilya arasındaki sınırları bulanıklaştırıyor; işlevsel birer heykel olarak, göçebe miras ile seçkin tasarımın tam ortasında konumlanıyor.

Büyük giriş salonunda, Objets Nomades koleksiyonu için Estúdio Campana tarafından tasarlanmış dört adet Cocoon Couture sarkıt lamba yavaşça salınıyor. Bu lambalar, Louis Vuitton’un bu özel vesileyle iş birliği yaptığı atölye ve zanaatkârların sanatını ve ustalığını yüceltiyor.

Son olarak, sarayın avlusunda olağanüstü bir sanat eseri yeniden hayat buluyor: Charlotte Perriand tarafından 1934 yılında tasarlanan ve Louis Vuitton tarafından ilk kez 2013’te hayata geçirilen “La Maison au Bord de l’Eau” bir kez daha kuruluyor ve modernist düşe son bir övgü niteliği taşıyor.

Başlangıçta herkesin erişebileceği bir sahil evi olarak tasarlanan ve kökten bir zarafet anlayışıyla yoğrulmuş olan bu yapı, bilgi paylaşımı, cesaret ve yenilikçilik gibi Louis Vuitton’un tarihine damga vuran değerleri güçlü biçimde yansıtıyor.